Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Ataşehir Ahmet Keleşoğlu Fen Lisesi'nde düzenlenen Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Tanıtım Programı’nda önemli açıklamalarda bulundu.

Erdoğan, konuşmasında yeni maarif modelinin milletin köklü tarihi, kültürü ve değerlerini merkeze alan bir bakış açısıyla hazırlandığını vurguladı.

Erdoğan, modelin uluslararası standartları gözettiğini ve günümüz dünyasının ileri bilim ve teknolojiye duyduğu ihtiyacı karşılamayı amaçladığını belirtti.

"Öğrencileri okumaya, araştırmaya, düşünmeye sevk eden bir eğitim-öğretim sistemini yerleştirmeye çalışıyoruz" diyen Erdoğan, eğitim sistemlerinin amacının iletişim becerisi yüksek, değişime uyum sağlayan, bilgi ve iletişim teknolojilerini verimli kullanan, kendisiyle ve toplumla barışık bireyler yetiştirmek olduğunu ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin 2053 ve 2071 vizyonuna taşıyacak öncü, iyilik odaklı, hak ve hakikat âşığı bir nesil yetiştirmeyi hedeflediklerini söyledi.

Erdoğan, "Millî Eğitim Bakanlığı, Türkiye Yüzyılı hedefine ulaşmada öncü rol üstleniyor" diyerek yeni müfredatın detaylarını paylaştı.

Öğrencilerin milli, manevi ve insani değerler doğrultusunda; okuyan, düşünen, araştıran, sorgulayan, eleştirel bakabilen, çözüm odaklı ve sorumluluk sahibi bireyler olarak yetiştirilmesinin amaçlandığını belirtti.

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile eğitim-öğretim sisteminin merkezine insanı aldıklarını söyleyen Erdoğan, bu modelin sosyal ve manevi gelişimi bütüncül olarak ele aldığını belirtti.

"Evlatlarımızın kendilerine, ailelerine ve topluma karşı saygılı; çevreye, canlılara ve eşyalara değer katan ‘sosyal sorumluluk programını’ eğitimimizin ayrılmaz bir parçası hâline getirdik" diyen Erdoğan, bireysel farklılıkları göz önüne alan ve öğrenme ihtiyaçlarına uygun farklılaştırılmış öğretim yaklaşımını da önemli bir yenilik olarak tanıttı.

Erdoğan, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile öğrencileri yarıştırıcı ve ayrıştırıcı anlayışlardan uzak tutarak, onların bireysel farklılıklarını göz önünde bulunduran bir öğretim yaklaşımını benimsediklerini söyledi.

Bu modelin, ülkenin geleceğini inşa edecek nesillerin yetiştirilmesinde önemli bir rol oynayacağını vurguladı.

Erdoğan’ın konuşmasından satırbaşları şöyle,

"Her yıl bütçeden aslan payını eğitime ayırdığımız gibi, bu yıl da geleneği bozmayarak yaklaşık 1 trilyon 620 milyar lirayı eğitime tahsis ettik.

Eğitime harcanın her kuruşun Türkiye’nin aydınlık yarınlarına yapılan muazzam bir yatırım olduğunun bilinciyle hareket ediyoruz.

Şartlı eğitim yardımından, barınma ve bursların artırılmasına, ücretsiz yemek hizmetinden, ücretsiz ders kitapları ve yardımcı kaynaklara kadar çok kapsamlı adımlar attık.

Sadece son bir yılda 19 milyon 600 bin öğretim materyalinin baskı ve dağıtımı yapıldı. Yine bu sene 20 milyon 385 bin adet yardımcı kaynak kitabı öğrencilerimize ulaştırdık.

2003 yılından bu güne kadar toplam 372 bin 995 adet yeni derslik yapımını tamamlayarak, eğitim camiamızın hizmetine sunduk.

Geride bıraktığımız 1 yılda 13 bin 715 yeni dersliği ülkemize kazandırdık. Derslik başına düşen öğrenci sayısını ilköğretimde 23’e, ortaöğretimde ise 22’ye indirdik. Bu oranlarla OECD ortalamasını yakalamış bulunuyoruz.

Bu sene atayacağımız 20 bin yeni öğretmenle eğitim ordumuzu daha da güçlendireceğiz.

Milli Eğitim Bakanlığımız süreci şeffaf bir şekilde yürütüyor. Sadece atama boyutunda değil, özlük hakları ve mali imkanlar açısından da öğretmenlerimizi destekliyoruz. Söz verdiğimiz üzere öğretmenlerin ek göstergelerini 3600’e çıkardık.

Fatih Projesi'yle 619 bin etkilişimli tahtanın kurulumunu yaptık. Üniversiteye girişteki katsayı farklılıklarını giderdik.

Meslek okullarına üvey evlat muamelesi uygulamasına son verdik. Mesleki eğitim politika belgesini oluşturduk.

Öğretmenlik Mesleği ve Milli Eğitim Akademisi kurulmasıyla ilgili kanunun hazırlıklarını tamamladık. İnşallah yakında Meclisimizde görüşmeleri başlayacak.

Bu sene seçimlik dersler havuzunu biraz daha genişlettik. Nezaket ve görgü kuralları, Türk toplumsal yapısında aile gibi dersleri ilave ederek ailelerimizden gelen talebi karşıladık.

Aile konusu son günlerde altını çizdiğim üzere bizim için hayati öneme sahiptir. Çok erken yaşlardan itibaren çocuklar, küresel kültürün dayatmalarına maruz kalmaktadır.

Bunların en başında da cinsiyetsizleştirme projeleri vardır. Çizgi filmlerden, sinema yapımlarına, dijital oyunlardan, sosyal medyaya kadar pek çok alanda evlatlarımız bu projelerle sık sık karşılaşıyor.

Amerika başta olmak üzere birçok batı ülkesinde ailelerin temel endişe kaynağı, çocukları objeleştiren bu sapkın akımlardır.

Değişimi kaçıran, gerisinde kalan değil, değişimi yakalayan bir anlayışla hareket etmek gerekir.

Dünya değiştirken, Türkiye nasıl aynı kalmıyorsa bütün unsurlarıyla eğitim sistemimizin de yerinde sayması beklenemez.

Her gün yeni bir gelişme oluyor, yeni fikirler, buluşlar, yöntemler ortaya çıkıyor. Yapay zeka ve insansız teknolojiler giderek günlük hayatımızın bir parçası haline geliyor.

Teknoloji devrimi karşısında kendini yenilemeyen ülkeler dünyadaki yarışın dışında kalmaya mahkumdur.

Eğitimin ömür boyu devam eden, yaşayan, canlı ve dinamik bir süreç olduğunu hepimiz gayet iyi biliyoruz.

Burada mühim olan yenilenmekle birlikte köklerden kopmamaktır. Önemli olan, bu ülkenin varlığını borçlu olduğu değerlerle olan bağının her şart altında muhafaza edilmesidir.

Daha önce eğitimin alt yapısı gibi, temel değerlerinde de sorunlar vardı.

Cumhuriyet tarihimizin önemli bir bölümünde bizi yansıtan bir eğitim modelimiz malesef olmadı. Eğitim sistemimiz daha çok ezbere ve ezberciliğe dayanıyordu.

Hayata hazırlamak yerine, sınava hazırlamayı önceleyen bir anlayış sisteme damgasını vurdu. Sanata, spora, kültüre, edebiyata hak ettiği değeri vermeyen, soru sormayı yeterince teşvik etmeyen bir eğitim sistemiyle uzun yıllar idare ettik.

Yasakçılık ve tek tipleştirme bu dönemin bir başka özelliğiydi. Meslek liselerinin ve imam hatip okullarının katsayı engeliyle önü kesildi.

Başörtüsü sadece lisede değil, üniversitede, kamuda bile yasaktı. İktidarlarımız döneminde en çetin mücadeleyi yasakçı ve baskıcı anlayışa karşı verdik.

Birileri bu ülkede yasakların kalkmasını istemediler. Adaletsizliklerin giderilmesini istemediler. Göbeğini kaşıyan adam diyerek aşağıladıkları insanların çocuklarını, kendileriyle aynı imkanlara sahip olmasını hiçbir zaman istemediler.

İş dünyasından, siyasete, medyadan, akademiye uzanan bir yelpazede bu çevrelerin halen kümelendiğini biliyoruz.

Eskisi kadar sesleri çıkmasa da bunlar buldukları her fırsatı kullanıyor. Buna geçtiğimiz günlerde Ankara’da yeniden şahit olduk.

Öğrencilerimizin bir sınav öncesinde velileriyle birlikte camiye davet edilmesi, birilerini son derece rahatsız etti. Burada kimseyi zorlama yok.

Sadece gönüllülük esasına göre bir davet var. Ama aralarında gazeteci, siyasetçi, sendikacı olan kimi çevreler buna bile tahammül edemiyor.

Güya laiklik maskesiyle kendi zihin dünyalarındaki faşizmi gizlemeye çalışıyorlar. Laikliği din ve inanç karşıtlığı gibi anlayan ve bunu herkese dayatan 28 Şubat artıklarına biz bugüne kadar boyun eğmedik, eğmeyiz.

Eski Türkiye’nin kötü alışkanlıklarının tekrar nüksettirilmesine müsade etmeyiz ve etmeyeceğiz.

Şöyle geriye doğru baktığımızda inanın bazen içimiz kan ağlıyor. Geçmişte yapılan yanlışları düşündüğümüzde bu millete çektirilen acılara üzülüyoruz.

vlatlarımızın yıkılan hayallerine, karartılan geleceklerine üzülüyoruz. İnanç değerleriyle okulları, kariyerleri arasında tercihe zorlanan gençlerimizin yürek burkan hikayelerine üzülüyoruz. İnşallah milletimizin ve yarınlarımız olan evlatlarımızın haklarına, hukuklarına ve özgürlüklerine el uzatılmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz.

Herhangi bir kısıtlama olmadan herkes eleştirisini, düşüncesini, kaygılarını özgürce ifade etti. Hiç kimse ben yaptım oldu anlayışıyla hareket etmedi.

Tüm bu gerçekler ortadayken aynı zihin dünyasının ürünü olan argümanların tedavüle konulmasını iyi niyetli görmüyoruz.

Maarif, bu kavramdan nem kapacak kadar milletle ve milletin kökleriyle bağlarını koparmış olanlara söyleyecek söz bulamıyoruz.

Pedagojik değil tamamen ideolojik kaygılarla eğitim hamlemize karşı çıkanları bir an önce kendilerini sorgulamaya davet ediyoruz.

Eğitim, öğretim konusunu günübirlik siyasi tartışmaların çekişme alanından uzak tutalım, yıpratmayalım istiyoruz. Bunda da samimiyiz.

Evlatlarımıza kazandırdıklarına bakmadan, sadece ön yargılarından dolayı yeni modelimize karşı çıkanların yapıcı davranmasını ümit ediyoruz.

Eğitim öğretimde yılların hatta on yılların ihmallerini telafi etmenin çabasındayız. Öğrencilerimizi okumaya, araştırmaya, düşünmeye sevk eden bir eğitim öğretim sistemini yerleştirmeye çalışıyoruz.

Maarif modeli, milletimizin köklü tarihini, kültürünü merkeze alan bir bakış açısıyla hazırlandı.

Modelimiz, uluslararası standartlar gözetilerek günümüz dünyasının ileri bilim ve teknolojiye duyduğu ihtiyacı karşılama amacı taşımaktadır.

Yeni müfredatımızla öğrencilerimizin milli, manevi değerler istikametinde okuyan, düşünen, araştıran şahsiyetler olarak yetiştirilmesini hedefliyoruz.

Çocuklarımızı demokrasiye, cumhuriyete, bizi millet olarak bir arada tutan temel değerlere sahip çıkan bireyler olarak geleceğe hazırlamayı hedefliyoruz."