Koç Üniversitesi Hastanesi “14 Kasım Dünya Diyabet Günü” kapsamında, “Diyabet Arkadaşım mı? Benim Gözümden Bak!” sergisine ev sahipliği yapıyor. Yaşam boyu süren diyabet nasıl hissettirir?” sorusu üzerinde düşünmeyi amaçlayan sergide, 13 çocuğun diyabete bakış açılarına ve arkadaşça yaklaşımlarına yer veriliyor. 

 

Koç Üniversitesi Hastanesi, farkındalık yaratmak ve diyabetli çocukların dünyasına ortak olmak amacıyla, “Diyabet Arkadaşım mı? Benim Gözümden Bak!” sergisine ev sahipliği yapıyor. “14 Kasım Dünya Diyabet Günü” kapsamında “Yaşam boyu süren diyabet nasıl bir hissettirir?” sorusu üzerinde düşünmeyi amaçlayan sergi, 13 çocuğun diyabete bakış açısına ve arkadaşça yaklaşımlarına yer veriyor. 

 

Sergide, diyabetli çocukların yaratıcı, hassas ve özgün diyabet anlatımları serginin arkadaşça olmasını sağlıyor ve bu dil çocuklarda görülen diyabetin yarattığı “kırılganlığı” en iyi şekilde yansıtacak vitray sanatıyla buluşuyor. Çocukların anlatımlarını içeren belgesel, fotoğraflar ve geleneksel sanat dalı olan vitrayın cama yansıttığı ruh ile birleştirdiği “Diyabet Arkadaşım mı? Benim Gözümden Bak!” sergisi, herkesi diyabetli çocukların dünyasına ortak etmeyi amaçlıyor.

 

Sergide üzerinde durulan ilk şey, “Yaşam boyu süren diyabet nasıl hissettirir?” sorusu oldu. Tip 1 diyabetle yaşayan çocuklara empatik bir bakış açısı geliştirilerek, “Bir çocuk olsaydım diyabeti nasıl tasvir ederdim, ona arkadaşça yaklaşabilir miydim?” düşüncesi serginin temelini oluşturuyor ve izleyenleri görsel bir yolculuğa çıkarıyor. Mini belgesel, fotoğraflar ve geleneksel sanat dalı olan vitray ile birleştirilen “Benim Gözümden Bak!” sergisini ziyarete gelen tüm misafirlerin hem diyabete bakış açılarının genişletilmesi hem de görsel mesajlardan oluşan bir armoniyle onların bu yolculuğa ortak edilmesi amaçlanıyor.

 

“Diyabetle arkadaş olmak, diyabetle yaşamanın ilk adımıdır”

 

Serginin açılışında konuşan Çocuk Endokrinolojisi ve Diyabet Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şükrü Hatun, Türkiye’de 18 yaş altında yaklaşık 27-30 bin diyabetli çocuk yaşadığına dikkat çekti ve sözlerine şöyle devam etti: “Çocuklarda diyabet seyrek görüldüğü için az bilinir. Öte yandan, yaşam boyu sürdüğü için de başka bir bakışa ihtiyaç vardır. Örneğin diyabetli çocukların/gençlerin yaşamını esas “gölgeleyen”, diyabetin kendisinden çok diyabetle ilgili algılar, bilgisizlikler, ön yargılar ve duyarsız tutumlardır. 

 

Günümüzde diyabet tedavisinde birçok ilerleme olmasına rağmen, hala diyabet eğitimi ve diyabet ekibiyle kurulan ilişki önemini koruyor. Diyabet ekibi, eğitim kadar çocukları ve aileyi de her yönden tanıyarak, onlara diyabetle beraber “yeni bir normal” yaratmaları konusunda destek olmaktadır. Bunun için ekip onların bir tür “arkadaşı” haline gelmeli, ama aynı zamanda iyileştirici bir rehber olmayı, her zaman ulaşılabilir olmayı, aile ve çocuğu diyabetle ilgili aktivitelere katmayı, güçlü akran etkileşimleri sağlamayı amaçlamalı. Bunlar çoğunlukla uzun zamana yayılan zor görevlerdir. 

 

Diyabetle arkadaş olmak diyabetle yaşamanın ilk adımıdır, diyabetle gelen zorlukları içimizde büyütmemek, kaygılarla kendimizi tüketmemektir. Diyabetle karşılaşınca geçmişi geride bırakıp geleceğe bakmak, diyabetle barışık bir yaşam sürmek en iyisidir. “Arkadaşım Diyabet”, işte bu felsefenin adıdır ve yıllardır diyabet kamplarında biriken duyguları/düşünceleri/deneyimleri yansıtmaktadır. Sanat ise bütün bunlar için çok güzel bir imkan sağlar. Bizler diyabet kamplarında çok güçlü bir şekilde hissettiğimiz gibi, aklımızı ve kalbimizi birleştirerek “diyabetten güzellik yaratabileceğimize” inanıyor ve çalışmalarımızı 30 yıldır bu felsefeyle sürdürüyoruz. Bu sergiyle “Arkadaşım Diyabet” felsefemizi ve Tip 1 diyabetli çocukların dünyasını sizlerle paylaşma imkanı bulduğumuz için çok mutluyuz.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı