Miyomlar, kadınların sağlık sorunları arasında en sık karşılaşılan durumlardan biridir. Genellikle belirti vermeyen miyomlar, bazı durumlarda yoğun ağrı ve kanama ile yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Acıbadem Fulya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum, Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Gürgen, Türkiye'deki her dört kadından birinin miyom şikayeti yaşadığını belirtmekte. Özellikle 30 yaş ve üzerindeki kadınlarda bu sorun oldukça yaygındır.
Son yıllarda, sağlıksız yaşam tarzları, aşırı kilo, kırmızı et ağırlıklı beslenme, düzensiz egzersiz yapmama ve hormonal değişiklikler nedeniyle miyomların görülme sıklığında hızlı bir artış yaşanmaktadır. Prof. Dr. Gürgen, 50 yaş üzerindeki kadınlarda miyom görülme oranının yüzde 70'lere ulaştığını ifade etmektedir. Ayrıca, ailede birinci derece akrabalar arasında miyom öyküsü olan kadınların bu durumu yaşama riskinin 2.5 kat arttığını vurgulamaktadır. Düzenli jinekolojik kontroller, miyomların erken tanı ve tedavisi açısından kritik öneme sahiptir.
Miyomlar genellikle iyi huylu oluşumlar olarak tanımlanmakta ve kansere dönüşme riski oldukça düşüktür. Ancak menopoz sonrası dönemde, şiddetli ağrı ve kanama olduğunda kötü huylu olma riski göz önünde bulundurularak ileri tetkik yapılmalıdır. Ayrıca, miyomların gebelik şansını etkileyip etkilemediği sıkça sorulan bir sorudur. Bebeğin yerleşeceği yer olan rahim içinde büyüyen miyomlar, embriyonun tutunmasını engelleyebilir. Bu durumda gebelik oranlarında yaklaşık yüzde 70 azalma görülmektedir.
Miyomlar, genellikle kendiliğinden kaybolmaz; ancak menopoz gibi östrojen seviyelerinin düştüğü dönemlerde küçülebilir. Villalarda yapılan tedaviler, miyomun büyüklüğüne, konumuna ve semptomların durumuna göre değişir. Tedavi yöntemleri arasında hormon tedavisi, cerrahi müdahale (miyomektomi veya histerektomi) bulunmaktadır. Laparoskopik ve histeroskopik miyomektomiler yaygın olarak uygulanan minimal invaziv yöntemlerdir. Bu yöntemlerin avantajları arasında daha az kan kaybı, daha hızlı iyileşme süreci bulunmaktadır.
Bir başka sıkça merak edilen konu ise miyomların tekrar oluşup oluşmayacağıdır. Miyomlar cerrahi olarak çıkarılsa da, hormonal dengesizlikler devam ederse yeniden oluşabilirler. Bu sebeple, tedavi sonrası düzenli kontroller önem taşımaktadır. Ayrıca sağlıklı yaşam tarzı, kilo kontrolü ve dengeli beslenme ile riskler azaltılabilir.
Miyomlar, adet düzensizliğine neden olabilir ve bu durum anemiye yol açabilir. Özellikle rahim iç yüzeyine yakın olan miyomlar, yoğun ve düzensiz kanamalara sebep olabilir. Büyük miyomların pelvik ağrıya, bel ve bacak ağrılarına yol açması da oldukça yaygındır.
Kadın Hastalıkları ve Doğum, Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Gürgen, hamile kalan kadınların miyom tespit edilse dahi gebeliklerini sonlandırmalarının gerekmediğini belirtmektedir. Gebelik sırasında yapılan takiplerde miyomların boyutu, yeri ve sayısı ultrason ile izlenir. Bunun yanı sıra, gebelikte oluşabilecek sorunlar arasında erken doğum riski ve doğum sonrası kanama riski de yer alır.
Miyom riskini azaltmak için sağlıklı beslenmeye, düzenli egzersiz yapmaya ve kilo kontrolüne dikkat edilmesi gerekmektedir. Yapılan araştırmalar, vücut ağırlığındaki her 10 kg artışın miyom riskini yüzde 21 artırdığını göstermektedir. Özellikle kırmızı et tüketiminin yüksek olması ve hormonal dengesizliklerin miyom gelişimine katkı sağladığı belirlenmiştir. Bu nedenle, sebze ağırlıklı bir diyetin miyom oluşma riskini azaltabileceği ifade edilmektedir.